17 Nisan 2017 Pazartesi

MUTLULUK... 💙

Mutluluk bir bebeğin çığlık atarak gülüşü.. Mutluluk küçük bir köpeğin sana olan sadakati, dostluğu.. Mutluluk sevildiğinden emin olmak,başını omzuna dayamak seni seven adamın, tam da kendin gibi..  
Uyandığında da, uykuya dalarken de sarıp sarmalanmak, güven duygusunu kalbinin en derininde hissetmek. 
Mutluluk rahat bir vicdan. Gerçek dostlar, göz kırpan güneş; hep aydınlatacağım dünyayı diyen... 
Mutluluk akan suyun sesini dinlemek, bir kedi mırlaması... 
En sevdiğin şarkının notalarına kulak vermek, bağıra bağıra şarkı söyleyebilmek mutluluk. 
Kalbinin sesini dinlemek...
Hata yapmak, tekrar hata yapmak... Yanılmak.   
Mutluluk hayatın ta kendisi, 
Mutluluk aslında içimizde gizli...  

20 Kasım 2016 Pazar

SEVGİ



   Gözlerim sevgiyle doldu birden, kalbim yumuşadı.. Karşımda bana sevgiyle bakan iki kara göz.. İçi gülen, bana bakınca parlayan.. Ve düşündüm sonra; Neydim ben? Kimdim? Layık mıydım bu sevgiye? 


Eskiden neden ben diye o kadar çok sorardım ki.. Neden.. Neden... Hep canım yandığında ama, hep içim acıdığında, gözümden yaşlar süzüldüğünde sordum. Neden?... 

Sevildiğimde sormadım mesela, saçlarım sevgiyle okşanırken, şefkatle ellerim tutulurken sormadım.. Yüzüm bir kez gülsün diye karşımda komiklikler yapan adama bakıp kahkaha atarken sormadım. 

Aslında insanım işte. Şükretmeyi bile bilmiyorum. Elimdekilerin kıymetini belki de bilmiyorum. İnsanım ne de olsa.. 

Şimdi başını kaldır ve yanındakilere bir bak, kim seninle? Kim sana destek? Omzunu kime dayamışsın? Kim iyi gününde yanında, kötü günlerinde kim kayıplarda.. Bakarsan anlarsın. Biraz derin bakarsan farkedersin. Sakın dönüp bakma arkana, dönersen adım atamaz, takılır kalırsın. Çünkü adım atmaktır yaşamak, yürümektir. 

Ve ben, ne zaman adım atamasam o iki kara gözü düşünüyorum, içim ne zaman öfkeyle dolsa o parlayan gözlere bakıyorum. Yıkıntılarımın arasındaki tek umuduma...

  

SABAH



Horozların ötüşüyle açtı gözlerini küçük kız. Burnuna gelen yemyeşil taze çimen kokusuyla kalktı yatağından. 

Sabahın ilk ışıkları vururken, kuzuların boynundaki çan sesleri geliyordu çok uzaklardan... 
Yalın ayak mutfağa yöneldi. işlemeli eski kilim ayaklarında masaj etkisi kadar rahatlatıcı bir his bırakıyordu. Henüz kimse uyanmamıştı. 

Mutfak penceresinden bahçeye baktı. 
Merdiven kenarına özenle dikilmiş güller rüzgarla sarmaş dolaş gibiydiler. Oturup sabahın dinginliğine kulak verdi.
Hareli yeşil gözlerini kapattı. Sessizlik...
Nasıl güzeldi. 
Minicik huzurlu bir evin içinde dışarıdan gelen cırcır böceklerinin sesleri melodi gibiydi...
Bu pencereden yağmuru izlemeyi de çok severdi, karın yağışını da..
 Kış geldiğinde dışardaki soğuk havadan koşarak eve geldiğinde sıcacık açılırdı bu kapı ona... Hele ki şimdiki gibi yaz günleri... Taze otlar yeşerdiği zamanlar...

 Doğayla iç içe yaşayan insanlar ne şanslı olduklarını bilmezler...

 Minik tombul elleriyle açtı pencereyi. Derin bir nefes çekti, bir nefes daha.. 
Bütün hücrelerine oksijen yayılırken tebessüm etti. Onun penceresinden hayat, onun baktığı yerden yaşamak ne kadar da güzeldi...

15 Kasım 2016 Salı

ALIŞMAK

Zaman geçti. Yaz bitti. Ağaçların yaprakları kurudu döküldü. Rüzgar çıktı, yağmur geldi... 
Ben gülümsedim.
 Zaman zaman hüzünlendim de. 
Ama devam ettim yaşamaya. Gayret ettim...
Büyüyen bir çocuğun hayata duyduğu heyecanı izledim, küçük şeylerden mutlu olan insanların gözlerindeki ışığı sevmeye devam ettim. Umut etmeye devam ettim. Sonra kabul ettim bazı boşlukların hiç dolmayacağını. Yarım kalmışlıkların benden götürdüklerine karşı direnmeyi bıraktım. 
Zaman geçti... 
Soğuk geldi, kar yağdı. Ben alıştım.
 Hayat böyleydi. Duygularımı özgür bıraktım. Dağılıp gitsinler istedikleri yana...
 Olduğu gibi yaşadım. 
Güzel yemekler yiyip güzel kıyafetler giydim. Mutluluk tam da bu değildi. Ama yetindim. 

Dalgaların yüzüme çarpmasını sevdim, rüzgarın saçlarımda dolaşmasını. 
Eski bir arkadaşımla kahve içmeyi sevdim martıları seyrederken. Yeni alışkanlıklar edindim. Yeni filmler izledim. 
Alıştım. Değiştim.. Büyüdüm. 
Bütün sorularımı cevaplanmamış halde arkamda bıraktım. Yürüdüm. Çünkü hayat böyleydi. 
Sana ne olursa olsun o devam ederdi... 

22 Ekim 2016 Cumartesi

GİTMEK

                                



Yürüyüp geçeceksin.İsteyen olduğu yerde dursun. Sen yürüyüp gideceksin...

Kırıp dökmeye çalışanlar olacak, seni aşağıya çekmek isteyenler de, ama sen yürüyüp geçeceksin...

Seni mutsuz eden şeyler olacak, gerçekleşmeyen rüyaların, kabus gibi günlerin, sen arkana bakmamayı öğreneceksin. 

Sana uzanan eller de olacak.

 "Hep yanındayım" diyenleri de duyacaksın.

 Daha da güçlenip sağlam basacaksın adımlarını. Ve yürüyüp gideceksin. 

İsteyen peşinden gelecek, isteyen yanından yürüyecek. Gülümseyeceksin. 

Önünde durup seni engellemek isteyenleri gördüğünde, insanları gözlerine bakınca tanımayı, çözmeyi öğreneceksin. 

Kimsenin senin için bir şeyler yapmasını beklemeden, kendine bütün iyilikleri kendin yaparak, yürüyüp geçmeyi bileceksin. 

Sonsuz olacaksın, cesur olacaksın, açık olacaksın. 

Arkana bakmadan geçip gideceksin...



3 Haziran 2016 Cuma

HAYAL


Bir hayal kurdum bu gece...

Süt mavisine boyadım gökyüzünü, bulutlar berrak pembe... Zümrüt yeşili bir doğa... Uzanıyor ışıl ışıl akan köpüklü nehirlerin etrafında... 

Güneş huzmelerini yansıtmış, doğmaya hazırlanıyor... Rüzgar neşeli neşeli dolaşıyor kırmızı gelinciklerin arasında. Adeta okşuyor ağaçların taze yapraklarını... 

Toprak kokusunu vermiş hayata, olabildiğince verimli... Rengarenk çiçekler açtırmış. 

Ayçiçeği tarlalarında kahkahalarla koşan çocuklar çizdim sonra, elele güvenin kucağında... Geleceğe umutla koşan o masum çocuklar... Bütün hayalleri gerçek olacak onların, hiç kırılmayacak hevesleri... Uzandıklarını tutup alabilecekler, inandıklarını başarabilecekler. Mutlu olacak her biri. 

Savaş yok, açlık yok, hastalık, umutsuzluk yok bu resimde... Kötü adamlar yok. Para için zulmeden, çalan, yakan, yıkan hiçkimse yok... Haksızlıklara yer yok... 

Kuşlar, uğur böcekleri, evini sırtında taşıyan kaplumbağalar hep bir arada, barış içinde... Özgürlüğün koynunda...

Bir hayal, küçük bir hayal sadece... 


18 Mayıs 2016 Çarşamba

MAVİ





 Mavi bir gökyüzü gibi bu hayat... Sakin, durağan... Onca hareketin içinde sessiz, görkemli...

 Hem içindesin, hem en dışında, hem ona aitsin, hem öylesine uzak... bazen kuşların süzülerek dans ettiğini görürsün bu gökyüzünde, bazen bulutlar seni güldürmek ister girdikleri şekillerle... Bazen kararır o bulutlar tam başının üstünde, dağılmak bilmez... Yağmurların, gök gürültülerinin ardı arkası kesilmez... Ne yana gideceğini şaşırtır insana...

Birden güneşin açtığı olur bazen de, hem de hiç beklemediğin bir anda... Senin de yüzünde güller açtırır...

Sonra renk olsun diye gökkuşağını yansıtır gövdesinde, gözlerini kamaştırır, mutlu olursun...

Bekleme, bu gökyüzü beklemediğin anlarda çoşturur içini.

Çünkü bir gökyüzü gibidir hayat... Bazen karanlık, bazen mavi, bazen bembeyaz, apaydınlık...