20 Kasım 2016 Pazar

SABAH



Horozların ötüşüyle açtı gözlerini küçük kız. Burnuna gelen yemyeşil taze çimen kokusuyla kalktı yatağından. 

Sabahın ilk ışıkları vururken, kuzuların boynundaki çan sesleri geliyordu çok uzaklardan... 
Yalın ayak mutfağa yöneldi. işlemeli eski kilim ayaklarında masaj etkisi kadar rahatlatıcı bir his bırakıyordu. Henüz kimse uyanmamıştı. 

Mutfak penceresinden bahçeye baktı. 
Merdiven kenarına özenle dikilmiş güller rüzgarla sarmaş dolaş gibiydiler. Oturup sabahın dinginliğine kulak verdi.
Hareli yeşil gözlerini kapattı. Sessizlik...
Nasıl güzeldi. 
Minicik huzurlu bir evin içinde dışarıdan gelen cırcır böceklerinin sesleri melodi gibiydi...
Bu pencereden yağmuru izlemeyi de çok severdi, karın yağışını da..
 Kış geldiğinde dışardaki soğuk havadan koşarak eve geldiğinde sıcacık açılırdı bu kapı ona... Hele ki şimdiki gibi yaz günleri... Taze otlar yeşerdiği zamanlar...

 Doğayla iç içe yaşayan insanlar ne şanslı olduklarını bilmezler...

 Minik tombul elleriyle açtı pencereyi. Derin bir nefes çekti, bir nefes daha.. 
Bütün hücrelerine oksijen yayılırken tebessüm etti. Onun penceresinden hayat, onun baktığı yerden yaşamak ne kadar da güzeldi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder